KENDİ HAYATINA MİSAFİR OLMAK

Yazının Giriş Tarihi: 20.11.2025 09:42
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.11.2025 09:42

Hayatını yaşıyor musun, yoksa sadece uğrayıp gidiyor musun?
Çoğu insan kendi hayatında ev sahibi değil, sadece bir misafirdir. Gelir, oturur, biraz idare eder, sonra da sanki başkasının evindeymiş gibi temkinli davranır. Misafir, evin kurallarını koymaz; sadece uyum sağlar. Ve sen farkında olmadan kendi hayatında tam da bunu yapıyor olabilirsin.

Kendi hayatına misafir olmak şudur:
Kendi seçimlerinden utanmak.
Kendi arzularından korkmak.
Kendi hakikatine yabancı hissetmek.
Dışarıdan bakıldığında “yaşıyor” görünmek ama içeriden hep eksik kalmak.

Ve işte ruhun çığlığı burada yükselir:
“Ben daha fazlasıyım. Bu hayat sadece bana ait. Niçin kendi evimin kapısında yabancı gibi duruyorum?”

Paradoks şu: İnsan, kendi hayatına misafir olmaktan rahatsızdır.Uyku ruhunu, banyo bedenini temizler ama misafir bu ikisini de özgürce kullanamaz yadırgar, çekinir. Buna rağmen ev sahibi olmaktan da korkar. Çünkü ev sahibi olmak, çıplak sorumluluk demektir. Evinin ışığını sen yakacaksın. Duvarlarını sen boyayacaksın. Sessizliği sen dolduracaksın. Artık bahanelerin, mazeretlerin, “başkaları öyle dedi” kalkanların olmayacak.

Misafirlik güvenlidir.
Ev sahipliği ise ateşin içine atlamaktır.
Ama ateşe girmeden kendi ışığını bulamazsın.


Kendine her sabah şu soruyu sor: “Bugün yaptıklarımın kaçı gerçekten bana ait?” (Bu sorunun cevabı ilk başta seni rahatsız edecek. Ama tam da o rahatsızlık çözümün başlangıcıdır.)

Bir karar anında kalbin daralıyorsa, misafirsin. Kalbin genişliyorsa, ev sahibisin. (Ruhunun çığlığı genişlemede saklıdır. Onu takip et.)

Yere sağlam bas. Nefesini tutma. Kalbine elini koy ve fısılda: “Bu hayat benim.” (Beden, ruhun en açık çevirmenidir. Onu dahil etmeden ev sahipliği eksik kalır.)

Bugün, küçük de olsa bir seçim yap. Başkasını memnun etmek için değil, sadece kalbin istediği için. (Ev sahipliği küçük bir seçimle başlar; sonra bütün kapılar tek tek sana açılır.)


Eğer kendi hayatında misafirsen, o boşluğu hep hissedeceksin.
Doyurmayan yemekler, yetmeyen başarılar, susturamadığın huzursuzluk temizleyemediğin ruhun, bedenin…
Çünkü başkasının masasından karnını doyuramazsın.Başkasının evinde yıkanamazsın.

Ruhunun çığlığı sana şunu haykırır:
“Kalk! Bu ev senin. Sahiplen! Çünkü sen ev sahibi doğdun, misafir değil.”


Unutma: Misafir her an gidebilir. Ev sahibi kalır.
Sen kendi hayatının ev sahibi olana kadar, hep kapının önünde üşüyen bir yabancı gibi hissedeceksin.
Ama o kapıyı açtığında, içeride seni bekleyen tek gerçek vardır:
Sen.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.