Sosyal medyadan tanıdığımız Halktan biri olan Ramazan Pişkin; “Fatih'teki iş yerinde namaz kıldığı alanda bıçak darbeleriyle öldürüldü. “
“Buca’da önceki gece taksi şoförü Oğuz Erge ‘üşüyor' diye aracına aldığı kişi tarafından sırtından 3 kurşunla vurularak öldürüldü.”
“Gaziantep'in Nizip ilçesinde bir aile katliamı yaşandı. TIR şoförü iki kayınbiraderini öldürüp kızı ve baldızını yaraladı… intihar etti.”
Her gün buna benzer onlarca haberle karşılaşıyoruz.
Doğal olarak da haberlerin duyulmasıyla birlikte “Ne oluyor bize? Diye, sorular geliyor aklımıza.
Yaşatmak varken, öldürmek de neyin nesi?
Yaradan; “Kim haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanlığı öldürmüş gibi olur” demesine rağmen bu acımasızlık niye?
Aslında dikkatinizi çekiyor mu bilmem, bugün toplumumuzda cereyan eden hepimizin de şahit olduğu katliam gibi öldürmeler, dövüş, silahlı çatışma, aile içi şiddet, aldatma, hırsızlık, darp, gasp, karşılıklı tehditler, şantaj, işkence, mafyavari örgütlenmeler, haksız kazanç, hukuksuzluk, uyuşturucuya olan özenti, bizi 7/24 saatlerce ekran başına esir eden TV kanallarındaki dizilere ve filmlere ne kadar çok benziyor değil mi?
Dizlerde ve filmlerde izlediğimiz senaryolar gerçek hayatımızın bir parçası oldu sanki!
Hepimizin şu soruları kendimize sorma zamanı geldi sanıyorum;
Dün iftihar ettiğimiz, bizi diğerlerinden farklı kılan ruh ve gönül zenginlimiz nereye gitti?
Allah korkusunu ne zaman yitirdik?
Kuldan utanmayı ne zaman bıraktık?
Acıma duygumuza, şefkat ve merhametimize ne oldu?
İnsanlarımız nasıl canavarlaştı?
Gerçek şu “çağdaşlaşırken” canavarlaşıyoruz,” medenileştikçe” ilkelleşiyoruz.
İnsanlığımızı kaybederken, acımasız birer yaratık haline dönüşüyoruz!
Elbette içinde yaşadığımız buhranların sosyal, ekonomik, pisikolojik etkileri var.
Elbette çevremizde cereyan eden olaylar hayatımızı etkiliyor.
Ancak şu da bir gerecek, çağdaş insan olmak adına değerlerimizden çok çabuk vaz geçtik galiba.
Küresel kültür karşısında çok çabuk pes ettik, biz biz olmaktan çıktık!
Bugün gördüğümüz, tiksindiğimiz manzara çoraklaşan gönüllerimizin aynası,
Şahsiyetini yitiren bireylerimizin hazin tablosu.
Kısacası bugün şahit olduklarımız; Asaletinden feragat eden insanımızın, kendini yitiren toplumumuzun madde karşısında diz çöküşüdür vesselam.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ALİSİNANOĞLU
YAŞATMAK VARKEN, ÖLDÜRMEK DE NEYİN NESİ?
Sosyal medyadan tanıdığımız Halktan biri olan Ramazan Pişkin; “Fatih'teki iş yerinde namaz kıldığı alanda bıçak darbeleriyle öldürüldü. “
“Buca’da önceki gece taksi şoförü Oğuz Erge ‘üşüyor' diye aracına aldığı kişi tarafından sırtından 3 kurşunla vurularak öldürüldü.”
“Gaziantep'in Nizip ilçesinde bir aile katliamı yaşandı. TIR şoförü iki kayınbiraderini öldürüp kızı ve baldızını yaraladı… intihar etti.”
Her gün buna benzer onlarca haberle karşılaşıyoruz.
Doğal olarak da haberlerin duyulmasıyla birlikte “Ne oluyor bize? Diye, sorular geliyor aklımıza.
Yaşatmak varken, öldürmek de neyin nesi?
Yaradan; “Kim haksız yere bir cana kıyarsa bütün insanlığı öldürmüş gibi olur” demesine rağmen bu acımasızlık niye?
Aslında dikkatinizi çekiyor mu bilmem, bugün toplumumuzda cereyan eden hepimizin de şahit olduğu katliam gibi öldürmeler, dövüş, silahlı çatışma, aile içi şiddet, aldatma, hırsızlık, darp, gasp, karşılıklı tehditler, şantaj, işkence, mafyavari örgütlenmeler, haksız kazanç, hukuksuzluk, uyuşturucuya olan özenti, bizi 7/24 saatlerce ekran başına esir eden TV kanallarındaki dizilere ve filmlere ne kadar çok benziyor değil mi?
Dizlerde ve filmlerde izlediğimiz senaryolar gerçek hayatımızın bir parçası oldu sanki!
Hepimizin şu soruları kendimize sorma zamanı geldi sanıyorum;
Dün iftihar ettiğimiz, bizi diğerlerinden farklı kılan ruh ve gönül zenginlimiz nereye gitti?
Allah korkusunu ne zaman yitirdik?
Kuldan utanmayı ne zaman bıraktık?
Acıma duygumuza, şefkat ve merhametimize ne oldu?
İnsanlarımız nasıl canavarlaştı?
Gerçek şu “çağdaşlaşırken” canavarlaşıyoruz,” medenileştikçe” ilkelleşiyoruz.
İnsanlığımızı kaybederken, acımasız birer yaratık haline dönüşüyoruz!
Elbette içinde yaşadığımız buhranların sosyal, ekonomik, pisikolojik etkileri var.
Elbette çevremizde cereyan eden olaylar hayatımızı etkiliyor.
Ancak şu da bir gerecek, çağdaş insan olmak adına değerlerimizden çok çabuk vaz geçtik galiba.
Küresel kültür karşısında çok çabuk pes ettik, biz biz olmaktan çıktık!
Bugün gördüğümüz, tiksindiğimiz manzara çoraklaşan gönüllerimizin aynası,
Şahsiyetini yitiren bireylerimizin hazin tablosu.
Kısacası bugün şahit olduklarımız; Asaletinden feragat eden insanımızın, kendini yitiren toplumumuzun madde karşısında diz çöküşüdür vesselam.