Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha mutluluktan bahsetmek üzere bir aradayız. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), hadîs-i şerifinde buyuruyor ki:
“Zenginlik de fakirlik de kalptedir. Gönlü zengin olana dünyada karşılaştığı zorluklar zarar vermez. Kalbinde (mânevî) fakirlik bulunan kişiyi de dünyadan nasiplendiği yığın yığın mal âbâd etmez. Bilakis bunlara bağlanıp pintilik etmesi nefsine zarar verir.” (K: Taberânî, 55 el-Mu’cemü’l-kebîr, II, 154)
İnsanın nefsi ve şeytan, ona hep zengin olması halinde, varlıklı olması halinde, başkalarından bir şey alması halinde mutlu olacağı intibaını vermeye çalışır. Oysaki her biri onu biraz daha mutsuz kılar. İnsanların çoğu mutsuz olduklarının farkındadır. Ama mutluluğa gidecek bir kapının mevcut olmadığını düşünürler. Oysaki bu kapı vardır. Bu kapı hidayet kapısıdır. Allahû Tealâ Bakara Suresinin 155, 156, 157. âyet-i kerimelerinde buyuruyor ki:
2/BAKARA-155: Ve sizi mutlaka korku ve açlıktan ve mal, can ve ürün eksikliğinden imtihan ederiz. Ve sabredenleri müjdele.
2/BAKARA-156: Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.
2/BAKARA-157: İşte onlar (dünya hayatında Allah’a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab’lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahâbesine sual sorar: “Fakir kimdir?” Herkes “Parası olmayandır.” der. “Hayır, bilemediniz. Fakir, kalbinde Allah’ın âyetleri bulunmayandır. Zengin kimdir?” Sahâbe cevap verir: “Parası, malı çok olan.” “Yine bilemediniz. Zengin, Hakk’ın kendisine verdiğine kanaat edendir.” buyurur.
Bunun en güzel örneğini Hz. Eyüp (A.S)’ın hayatında bulabiliriz. Hz. Eyüp, Allah’a çok şükreden, çok hamdeden bir kuldu. Çok malı mülkü vardı, çocukları vardı. Şeytan, Hz. Eyüp’ün mutluluğunu kıskandığı için Allah’a diyor ki: “Eşi var, çocukları var, bu kadar arazisi var. Her istediği emrinde. O mutlu olmayacak da kim mutlu olacak? Birer birer hepsini al bakalım, gene şükredecek mi? O zaman şükrettiğini görmeyeceksin.” Allahû Tealâ Eyüp (A.S)’ın malını alıyor. Bakara Suresinde belirtildiği gibi, onu maldan ve candan imtihan ediyor. Ama Eyüp (A.S) hep Rabbine hamdediyor, şükrediyor. Allahû Tealâ çocuklarını bir bir alıyor. Eyüp (A.S)’ın cevabı çok manidar: “Veren de Sendin, alan da Sensin.” Hep hamdedip şükrediyor. İblis, “Şimdi sağlığını elinden al.” diyor. Allahû Tealâ sağlıkla imtihan ediyor. Hz. Eyüp’ün vücudundan kurtlar dökülüyor. Buna rağmen Eyüp (A.S) bir tek şey biliyor: Allah’ın izni ve takdiri yoksa hiçbir şey olmaz. Bu sebeple devamlı Rabbine hamdediyor, şükrediyor. Allahû Tealâ bunun üzerine Hz. Eyüp’e diyor ki: “Ayağını yere vur.” Hz. Eyüp ayağını yere vuruyor ve yerden bir su fışkırıyor. Allahû Tealâ buyuruyor: “Suyu iç!” Hz. Eyüp suyu içince iç organlarındaki bütün hastalıklar şifa buluyor. “Şimdi bu suyla yıkan.” diyor. Yıkanıyor. Dışındaki bütün hastalıklar da şifa buluyor.
İki tür insan vardır: Bir Karun gibi dünya malını talep edenler, bir de Harun gibi ilim talep edenler. Hz. Harun ilmi Hz. Musa’dan almıştır. Gaye, Karun gibi zengin olmak değil, Harun gibi itaatkâr olmaktır. Harun gibi olmanın olmazsa olmaz şartı; kalpten Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allahû Tealâ tam 73 âyet-i kerimede 19 fiille; Allah’ın Zat’ından bize üfürülen ruhun bir emanet olduğunu ve hayattayken sahibi olan Allah’a iade edilmesini, teslim edilmesini emrediyor. Allah’a ulaşmayı kalben dilemek, Kur’ân’ın yani ilmin giriş kapısıdır ve cennetin de anahtarıdır.
Allah’ın sizin için önerdiği hedeflere yürüyebilirseniz, o zaman dünyanın sizin için bir cennet olacağını göreceksiniz. Allah’ın sizin için 700 katlı bir saray inşa etmesi için mutlaka bodrum katını sizin inşa etmeniz gerekir. Bodrum katını inşa etmek, Allah’a ulaşmayı dilemektir. Diyeceksiniz ki: “Ey Yüce Allah’ım! Ben Seni çok ama çok seviyorum. Ve ben istiyorum ki; mutlaka ve mutlaka ruhum Sana ulaşsın. Ölmeden evvel bu hayatta Sana ulaşmayı diliyorum.”
Kim Allah’a ulaşmayı dilerse ve hacet namazı ile Allah’ın tayin ettiği mürşidi Allah’tan sorup tâbiiyetini gerçekleştirirse bu kişi “Allah, Allah, Allah” diye zikre başlar. Zikir, Allah’ın katından salâvatla rahmet, salâvâtla fazl isimli iki grup nuru kalbe ulaştırır. Bu nurlar, 7 kademede kalpte birikerek nefs tezkiyesini gerçekleştirirler. Nefsin kalbindeki nurlar %51’e ulaştığı zaman ruhumuz Allah’a ulaşır. Kim Allah’a ruhunu ulaştırırsa o ermiş evliya hüviyetine ulaşır ve devam ettirebilirse ömür boyunca sonsuz bir mutluluğun sahibi olur… İşte bu kalp zenginliğidir. Gönül tokluğunun Kur’ân’daki karşılığı mutmain olan bir nefstir ve nefsimizin kalbi ancak zikirle mutmain olur. İnsanlar hep zannederler ki; çok paraları olsa, zengin olsalar çok mutlu olacaklar. Hiç kimse için Allah’sız bir mutluluk asla ve kat’a mümkün değildir. Kişi Allah’ı sever, Allah’ı daha çok sevdikçe mutluluğunun arttığını görür; daha çok sever, daha çok sever.
Hepinizin iki cihan saadetine ulaşmanızı Efendimizin himmetiyle Yüce Rabbimizden diliyoruz. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden. Allah razı olsun.
www.ibrahimlive.com
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
DR. ABDULCABBAR BORAN
ZENGİNLİK DE FAKİRLİK DE KALPTEDİR
Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha mutluluktan bahsetmek üzere bir aradayız. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V), hadîs-i şerifinde buyuruyor ki:
“Zenginlik de fakirlik de kalptedir. Gönlü zengin olana dünyada karşılaştığı zorluklar zarar vermez. Kalbinde (mânevî) fakirlik bulunan kişiyi de dünyadan nasiplendiği yığın yığın mal âbâd etmez. Bilakis bunlara bağlanıp pintilik etmesi nefsine zarar verir.” (K: Taberânî, 55 el-Mu’cemü’l-kebîr, II, 154)
İnsanın nefsi ve şeytan, ona hep zengin olması halinde, varlıklı olması halinde, başkalarından bir şey alması halinde mutlu olacağı intibaını vermeye çalışır. Oysaki her biri onu biraz daha mutsuz kılar. İnsanların çoğu mutsuz olduklarının farkındadır. Ama mutluluğa gidecek bir kapının mevcut olmadığını düşünürler. Oysaki bu kapı vardır. Bu kapı hidayet kapısıdır. Allahû Tealâ Bakara Suresinin 155, 156, 157. âyet-i kerimelerinde buyuruyor ki:
2/BAKARA-155: Ve sizi mutlaka korku ve açlıktan ve mal, can ve ürün eksikliğinden imtihan ederiz. Ve sabredenleri müjdele.
2/BAKARA-156: Onlar ki, kendilerine bir musîbet isabet ettiği zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’na ulaşmak ve teslim olmak için yaratıldık) ve muhakkak O’na döneceğiz (ulaşacağız).” derler.
2/BAKARA-157: İşte onlar (dünya hayatında Allah’a mutlaka döneceklerinden emin olanlar) ki Rab’lerinden salâvât ve rahmet onların üzerinedir. İşte onlar, onlar hidayete ermiş olanlardır.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahâbesine sual sorar: “Fakir kimdir?” Herkes “Parası olmayandır.” der. “Hayır, bilemediniz. Fakir, kalbinde Allah’ın âyetleri bulunmayandır. Zengin kimdir?” Sahâbe cevap verir: “Parası, malı çok olan.” “Yine bilemediniz. Zengin, Hakk’ın kendisine verdiğine kanaat edendir.” buyurur.
Bunun en güzel örneğini Hz. Eyüp (A.S)’ın hayatında bulabiliriz. Hz. Eyüp, Allah’a çok şükreden, çok hamdeden bir kuldu. Çok malı mülkü vardı, çocukları vardı. Şeytan, Hz. Eyüp’ün mutluluğunu kıskandığı için Allah’a diyor ki: “Eşi var, çocukları var, bu kadar arazisi var. Her istediği emrinde. O mutlu olmayacak da kim mutlu olacak? Birer birer hepsini al bakalım, gene şükredecek mi? O zaman şükrettiğini görmeyeceksin.” Allahû Tealâ Eyüp (A.S)’ın malını alıyor. Bakara Suresinde belirtildiği gibi, onu maldan ve candan imtihan ediyor. Ama Eyüp (A.S) hep Rabbine hamdediyor, şükrediyor. Allahû Tealâ çocuklarını bir bir alıyor. Eyüp (A.S)’ın cevabı çok manidar: “Veren de Sendin, alan da Sensin.” Hep hamdedip şükrediyor. İblis, “Şimdi sağlığını elinden al.” diyor. Allahû Tealâ sağlıkla imtihan ediyor. Hz. Eyüp’ün vücudundan kurtlar dökülüyor. Buna rağmen Eyüp (A.S) bir tek şey biliyor: Allah’ın izni ve takdiri yoksa hiçbir şey olmaz. Bu sebeple devamlı Rabbine hamdediyor, şükrediyor. Allahû Tealâ bunun üzerine Hz. Eyüp’e diyor ki: “Ayağını yere vur.” Hz. Eyüp ayağını yere vuruyor ve yerden bir su fışkırıyor. Allahû Tealâ buyuruyor: “Suyu iç!” Hz. Eyüp suyu içince iç organlarındaki bütün hastalıklar şifa buluyor. “Şimdi bu suyla yıkan.” diyor. Yıkanıyor. Dışındaki bütün hastalıklar da şifa buluyor.
İki tür insan vardır: Bir Karun gibi dünya malını talep edenler, bir de Harun gibi ilim talep edenler. Hz. Harun ilmi Hz. Musa’dan almıştır. Gaye, Karun gibi zengin olmak değil, Harun gibi itaatkâr olmaktır. Harun gibi olmanın olmazsa olmaz şartı; kalpten Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allahû Tealâ tam 73 âyet-i kerimede 19 fiille; Allah’ın Zat’ından bize üfürülen ruhun bir emanet olduğunu ve hayattayken sahibi olan Allah’a iade edilmesini, teslim edilmesini emrediyor. Allah’a ulaşmayı kalben dilemek, Kur’ân’ın yani ilmin giriş kapısıdır ve cennetin de anahtarıdır.
Allah’ın sizin için önerdiği hedeflere yürüyebilirseniz, o zaman dünyanın sizin için bir cennet olacağını göreceksiniz. Allah’ın sizin için 700 katlı bir saray inşa etmesi için mutlaka bodrum katını sizin inşa etmeniz gerekir. Bodrum katını inşa etmek, Allah’a ulaşmayı dilemektir. Diyeceksiniz ki: “Ey Yüce Allah’ım! Ben Seni çok ama çok seviyorum. Ve ben istiyorum ki; mutlaka ve mutlaka ruhum Sana ulaşsın. Ölmeden evvel bu hayatta Sana ulaşmayı diliyorum.”
Kim Allah’a ulaşmayı dilerse ve hacet namazı ile Allah’ın tayin ettiği mürşidi Allah’tan sorup tâbiiyetini gerçekleştirirse bu kişi “Allah, Allah, Allah” diye zikre başlar. Zikir, Allah’ın katından salâvatla rahmet, salâvâtla fazl isimli iki grup nuru kalbe ulaştırır. Bu nurlar, 7 kademede kalpte birikerek nefs tezkiyesini gerçekleştirirler. Nefsin kalbindeki nurlar %51’e ulaştığı zaman ruhumuz Allah’a ulaşır. Kim Allah’a ruhunu ulaştırırsa o ermiş evliya hüviyetine ulaşır ve devam ettirebilirse ömür boyunca sonsuz bir mutluluğun sahibi olur… İşte bu kalp zenginliğidir. Gönül tokluğunun Kur’ân’daki karşılığı mutmain olan bir nefstir ve nefsimizin kalbi ancak zikirle mutmain olur. İnsanlar hep zannederler ki; çok paraları olsa, zengin olsalar çok mutlu olacaklar. Hiç kimse için Allah’sız bir mutluluk asla ve kat’a mümkün değildir. Kişi Allah’ı sever, Allah’ı daha çok sevdikçe mutluluğunun arttığını görür; daha çok sever, daha çok sever.
Hepinizin iki cihan saadetine ulaşmanızı Efendimizin himmetiyle Yüce Rabbimizden diliyoruz. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden. Allah razı olsun.
www.ibrahimlive.com