ÖFKENİ YUT, SEVGİYİ TUT

Yazının Giriş Tarihi: 09.05.2024 13:16
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.05.2024 13:16

Karşınızdaki insanın dostluk potansiyelini arayın. Onu, etrafındakilere mutluluk veren bir davranış biçimi içine nasıl sokabilirsiniz, yani NASIL ONDAN YANA OLABİLİRSİNİZ? İşte mesele burada saklı. 

Öfkeyi Yükselten Faktörler

Sevgili kardeşlerim, nefsin 19 afetinden bir tanesi öfkedir. Öfke, karşı öfkeyle beslenir. 

1. Birisi size karşı hata işleyince öfke afeti ona haddini bildirmek üzere derhal harekete geçer. 

2. Nefsiniz şiddetle sizden; daha fazla hakaretle ona hakaret etmenizi, olmazsa bir tane yumruk atmanızı, zarar vermenizi, o hakaretin sizde vücuda getirdiği etkiyi yok etmek için intikam almanızı ister. Bu isteği oluşturan şeytandır. İç sesinizi taklit ederek, kendi düşüncelerinizin kılığına girerek bunu size ulaştırır.

3. Karşınızdaki insan size karşı öfkeli ve hakaret etmiş, bekliyor; siz de ona hakaret edesiniz de o size daha fazla saldırsın diye. Bunu yaparsanız kavganın yeni boyutlar alması için zemin hazırlarsınız. Böylece öfke artar, gayz devreye girer. Gayz, şiddetli, taşmış bir öfkedir; insanı karşısındakine zarar verecek bir davranış biçimine iter. Taraflar birbirini yaralamaya, öldürmeye kadar gider. Netice: Biri mezara biri hapse…

4. Tüm bunların ardından şeytan size der ki: “Oh olsun. O sana hakaret etti, sen de onun ağzının payını verdin. İşte intikamını böyle alacaksın.” Ama arkasından Allah’ın söyledikleri devreye girince içinizi bir huzursuzluk kaplar. Ve kalıcı olan ikincisidir. 

Öfkenin Önüne Nasıl Geçilir?

1. Birisi size hakaret etti. Madde-1: Hemen “Allah, Allah, Allah” diye içinizden zikretmeye başlayın. Zikir, nefsinizin kalbinde oluşan bütün tortuyu alıp götürecektir. 

2. Sonra o kişiden, onun hiç beklemediği bir davranışla af dileyin. Kabahatli olmamanıza rağmen kendinizi kabahatli kabul edip af dileyebilirsiniz: “Hata bende, senden Allah’ın huzurunda af diliyorum, beni bağışla.” Şeytan size, bu davranışın küçültücü olduğunu söyleyecektir. Realite bunun tam tersidir. Af dilediğinizde şeytanın tesirini sıfırlarsınız. Cenklerin en büyüğünü sarf etmiş olursunuz. Normal standardın ötesinde bir irade sahibi olduğunuzu evvelâ kendinize ispat edersiniz. 

3. Karşınızdaki kişi size hakaret ederek şer işledi. Siz susmayı, af dilemeyi başardınız ve hayra ulaştınız. Zannetmeyin ki arkasından huzursuzluk duyarsınız, hayır. Evvelâ şeytan gelip size çatar: “Bak, el âlem sana herkesin içinde hakaret ediyor, senin hiç izzeti nefsin yok mu? Susuyorsun, üstelik bir de özür diliyorsun. Bu aptalca bir davranış.” Ama şeytanın birkaç dakika süren salvosu (top ateşi) bittikten sonra içinizi bir ferahlığın, huzurun kapladığını duyacaksınız. İşte o, yapılması lâzım geleni yaptığınızın kesin işaretidir. Ve bu kalıcıdır. Bu huzur hep içinizde devam eder. 

4. Bunu başardığınızda kavgayı bitirirsiniz. Ve karşınızdaki kişinin gözünde küçülmezsiniz, büyürsünüz. “Ben bu asil davranışta bulunabilir miyim?” diye kendini ölçecektir. Sizin farklı bir kişiliğiniz olduğunu fark edecektir. Birkaç dakika sonra onun da sizden af dilediğini göreceksiniz. Bu, sulha atılan ilk adımdır, sizin tarafınızdan atılması lâzımdır. Neden? Çünkü siz çevrenize Kur’ân-ı Kerim’in örneği olacaksınız. 

“Öfkelerini yutanlar var ya, onları çok seviyorum.”

Sevgili kardeşlerim, Allah’ın dediklerine dikkat edin: “Öfkelerini yutanlar var ya, onları çok seviyorum.” diyor (Âli İmrân-134). Hz. Ali’yi hatırlayalım. Savaşta rakibini yatırmış, tam kılıcı indirecek; adam Hz. Ali’nin yüzüne okkalı bir tükürük yapıştırıyor. Hz. Ali: “Kalk!” diyor, “Seni öldürmekten vazgeçtim.” Adam diyor ki: “Ben sana her kötülüğü yaptım, bir de herkesin önünde yüzüne tükürdüm.” Hz. Ali diyor ki: “İşte onun için seni öldüremem. Çünkü seni öldürürsem nefsime tâbî olarak öldürmüş olurum. Buna dayanamam.” 

O sahâbe ki, nefslerinde öfkeye, kine, düşmanlığa ait her şey yok olmuş, yerini sevginin o muhteşem nuru doldurmuştu. Onlar cahiliye devrinde kan davası güttüler, birbirlerini öldürdüler, kız çocuklarını diri diri toprağa gömdüler. Ama Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olduktan sonra adım adım değiştiler, kâinatın örnek insanları oldular. Allahû Tealâ sahâbe hakkında diyor ki: “İşte siz (mü’minler) böylesiniz, siz onları seversiniz ve onlar sizi sevmezler ve siz kitabın tamamına îmân edersiniz.” ÂLİ İMRÂN-119

Sevgili kardeşlerim, sahâbenin ümmetin en hayırlıları olmasının arkasında kitabın tamamına iman etmeleri yani Kur’ân-ı Kerim’deki 7 safha 4 teslimi yaşamaları var: Bütün sahâbe Allah’a ulaşmayı dilediler. Bütün sahâbe, kâinatın en büyük mürşidi Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî oldular. Bütün sahâbe nefs tezkiyesi ve tasfiyesi ile ruhlarını, fizik vücutlarını, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ettiler. 

Bizler de Allah’a ulaşmayı diler, sahâbe gibi Kur’ân’daki İslâm’ı yaşarsak hayırlarda yarışan örnek insanlar olabiliriz. Bu bir ilahi sorumluluktur. Öyleyse öfkenizi yutanlardan, Allah’ın sevdiklerinden olmak istiyor musunuz? En başta yapmanız gereken şey; sahâbe gibi kalpten Allah’a ulaşmayı dilemektir, kalpten Allah’a ulaşmayı dilemektir, kalpten Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allah hepinizden razı olsun. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.