DÜŞMANLIKTA YARDIMLAŞMAYIN, TAKVA ÜZERİNE YARDIMLAŞIN

Yazının Giriş Tarihi: 05.07.2024 18:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.07.2024 18:31

Sevgili kardeşlerim, Allah'a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha Allah'tan bahsetmenin o müstesna güzelliğini yaşamak üzere bir aradayız.

Allahû Tealâ Mâide-62’de şöyle buyuruyor: “ve onlardan bir çoğunun günahta, düşmanlıkta ve haram yemekte birbirleriyle yarıştıklarını görürsün. yaptıkları şey ne kötü.”Bu âyetle örtüşen hadîsinde Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor: “Düşmanlığı devam ettirerek hayatını sürdürmen günah olarak sana yeter.”

Allahû Tealâ, üzerimize farz kıldığı 7 safha 4 teslimi yaşayarak düşmanlığı kökünden hayatımızdan silmemizi, günah ve düşmanlıkta değil, takvada yarışmamızı emrediyor.

5/MÂİDE-2: “….Sizi Mescid-il Haram’dan alıkoymalarından (çevirmelerinden) dolayı bir kavme beslediğiniz kin, sakın sizi haddi aşmaya sevk etmesin. Birr ve takva üzerine yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’a karşı takvâ sahibi olun. Muhakkak ki Allah ikâbı (azâbı) şiddetli olandır.”

Nefsimiz, başlangıçta kin ve nefret, zulüm, haset ve düşmanlık gibi 19 afetle doludur. Şeytan bu afetlere tesir ederek herkesle düşman olmamızı, böylece mutsuz olmamızı temin etmeye çalışır. Allah ise mutluluğun iki kanadını âyetler ışığında yaşamamızı ister:

1. Mutluluğun birinci kanadı, Allah’la ilişkilerinizin tamamen sevgiye dayalı olmasıdır. Her hayrın her mutluluğun başı Allah sevgisidir. Sevenler, Allah’a ulaşmayı dileyenlerdir. Allah’a ulaşmayı dileyenler, 1. safha takvanın sahibidir (Rûm-31).

2. Mutluluğun ikinci kanadı, başka insanları mutlu etmek ve mutlu olmak esasına dayalıdır. Bir insanın etrafında 10 kişi varsa, her birine ayrı mutluluk verirse onların yaşadığı mutluluğun 10 katını kendisi yaşar. Allah’ın bizleri sosyal birer varlık olarak yaratmasının arkasında sadece ve sadece daha fazla mutlu olmamızı istemesi vardır.

Bir insan Allah’a ulaşmayı dilediği zaman Allah 12 ihsan vererek onu mürşidine ulaştırır. Düşmanlığın bitip kalplerin birleştirilmesi için o kişinin nefs tezkiyesi üzerine olması gerekir. Bu da Allah’a ulaşma dileği ve mürşide tâbiiyetle mümkündür. Sahâbe başlangıçta birbirine can düşmanı iken Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olmalarıyla birlikte Allah onların kalplerini birleştirdi, insanlık tarihi boyunca birbirini en çok seven topluluk oldular.

3/ÂLİ İMRÂN-103: Ve hepiniz, Allah’ın ipine sımsıkı tutunun, fırkalara ayrılmayın! Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki ni’metini hatırlayın; siz (birbirinize) düşman olmuştunuz. Sonra sizin kalplerinizin arasını birleştirdi, böylece O’nun (Allah’ın) nimeti ile kardeşler oldunuz. Ve siz ateşten bir çukurun kenarında iken sizi ondan kurtardı. İşte Allah, âyetlerini size böyle açıklıyor. Umulur ki böylece siz hidayete erersiniz.

Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) bu âyetle örtüşen hadîsinde diyor ki: “Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin kökten kazıyan şeydir. Allah’a yemin ederim ki îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe îmân etmiş olamazsınız. Size birbirinizi seveceğiniz bir şeyi haber vereyim mi? Aranızda selâmı yayın.” Selâmın yayılması, İslâm’ın, teslimin yayılmasıdır. Bunun için kalpten Allah’a ulaşmayı dilemelisiniz. Böylece Allah sizi mürşidinize ulaştıracak; ruhunuzu, fizik vücudunuzu, nefsinizi Allah’a teslim edeceksiniz. Daimî zikirle nefsin kalbi 0 nurlarla dolduğunda nefs Allah’a teslim olur. Bu noktada kişi, ona düşman olanları bile sever. Yunus Emre ne diyor: “Düşmanımız kindir bizim. Biz kimseye kin tutmazız. Ağyar bile dosttur bize.” Peygamber Efendimiz (S.A.V) ise şöyle buyuruyor: “Birbirinizden nefret etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun.”

Düşmanlığı doğuran faktörlerden biri, nefsteki haset afetidir. Haset; başkalarının başarılarını çekememek, kazanca ulaşmalarını hoş karşılamamak, sadece kendisine Allah’ın vermesini istemektir. Bir gün birbirine haset ve düşmanlık besleyen iki kişi, mükâfatlandırılmak için Melik’in huzuruna çıkarılır. Melik der ki: “Birinize verdiğimin iki katını diğerine vereceğim.” Ve birinciye sorar: “Sen söyle, ne istiyorsun?” Cevap: “Benim bir gözümü çıkartın.” Benim bir gözümü çıkar yani ötekinin iki gözünü çıkar, anlamı çıkıyor. İşte nefs, sahip olduğu afetler sebebiyle böylesine korkunç bir varlıktır.

Düşmanlığın insana sağladığı bir hâkimiyet söz konusu olursa bu, korkuya dayalı bir hâkimiyettir. Allah’ın tamamen yasak ettiği bir sahadır. Elinizde imkânlar varsa, bu imkânları başkalarının gözünü korkutmak, onları yıldırmak için kullanıyorsanız; bu sizi hiçbir zaman mutlu kılmaz. Tam aksine nefsinizin egosunu daha çok güçlendirir. Bunu yaptığınız sürece her adımda kaybedenlerden olursunuz.

Eğer etrafınızdaki insanlarla bir sevgi halesi içinde beraberseniz, siz birsiniz, bir tek kitlesiniz. Ama eğer aranızda düşmanlık varsa hemen ikilikler, fırkalar oluşur. Allah’ın yasak ettiği bir standart mevcuttur. Oysa müminler kardeştir ve mümin kardeşine, 1- İhanet etmez, 2- Zulmetmez, 3- Onu mahrum bırakmaz, ihtiyacı olan bir şey varsa verir, 4- Onu aşağılamaz, 5- Dedikodusunu yapmaz, hakkında sui zanda bulunmaz (Hucurat-9, 10, 11, 12). Her Müslümanın malı, kanı, ırzı diğer Müslümanlara haramdır.

Her etki bir tepkiyi doğurur. Düşmanlık eken düşmanlık biçer. Ama dostluk eken dostluk biçer. Diyeceksiniz ki: “Biz günlük olayların tesiri altında öyle bunalıyoruz ki etrafımızdaki insanlara dostluk besleyemiyoruz.” Büyük bir hatanın içindesiniz. Sevgiyi besleyebilmek için Allah’a ulaşmayı dileyeceksiniz, Allah’ı çok zikredeceksiniz. O’ndan, başkalarından intikam almak için değil, yardım etmek, huzur dağıtmak için yardım dileyeceksiniz. O, yardımıyla sizi en güzel standartlara ulaştırır. Aynı gıpta ettiğimiz sahâbe gibi:

59/HAŞR-9: Ve onlardan önce (Medine’yi) yurt edinmiş olup kalplerinde îmân yerleşmiş olanlar, kendilerine hicret eden kimseleri severler. Ve onlara verilenlerden (dağıtılan ganimetlerden) dolayı, kendileri onlara muhtaç olsa bile, gönüllerinde bir hacet (kaygı, haset) bulunmaz. Ve onları kendi nefslerine tercih ederler (üstün tutarlar). Ve kim nefsini cimrilikten korursa, o taktirde işte onlar, onlar felâha (kurtuluşa) erenlerdir.

Allahû Tealâ’nın hepinizi, birbirini en çok seven örnek bir topluluk haline ulaştırmasını, hepinizin gıpta edilecek güzel ahlâkın temsilcileri olmanızı Efendimizin himmetiyle Yüce Rabbimizden diliyoruz. Allah hepinizden razı olsun. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden…

www.ibrahimlive.com

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.