ALLAH HER İŞTE İHSANI (GÜZEL DAVRANMAYI) EMRETMİŞTİR
Yazının Giriş Tarihi: 10.06.2025 10:20
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.06.2025 10:24
Sevgili kardeşlerim, Allah’a sonsuz hamdeder şükrederiz ki mutluluktan bahsetmek üzere bir aradayız. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor: Allah her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir. (K: Müslim, Sayd ve Zebâih, 57.)
Allah ile insan arasındaki ilişkilerdeki en köklü hedef, hatta tek hedef mutluluktur. Allahû Tealâ, kâinatta en çok sevdiği varlık olan insanı mutlu olsun diye yaratmış ve bütün kutsal kitaplarını da birer saadet davetiyesi olarak indirmiştir. Mutlu olmanın iki yolu vardır; birincisi zikirle nefsimizdeki hastalıkları temizlemek, ikincisi ise insanlarla ilişkilerimizde mutlu edip mutlu olmaktır.
İslâm güzel ahlâktır. Güzel ahlâkın temelinde ihsanla davranmak, başkalarından yana olmak, diğer insanların elimizden ve dilimizden emin olması vardır. Allah Resûl’ü (S.A.V) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir.” Peki bu güzel ahlâka nasıl ulaşılır?
Biliyorsunuz, Kur’ân-ı Kerim’e göre insan ile Allah arasındaki ilişkilerde 7 safha ve 4 teslim söz konusudur: 1. Safha: Allah’a ulaşmayı dileriz. 2. Safha: Hacet namazı ile mürşidimizi Allah’tan sorar ve O’nun gösterdiği mürşide tâbî oluruz. 3. Safha: Mürşidimize tâbî olunca ruhumuz vücudumuzdan ayrılır, Allah’a doğru yola çıkar, Allah’a ulaşır ve O’nun Zat’ında yok olur (1. teslim). 4. Safha: Fizik vücudumuzu Allah’a teslim ederiz (2. teslim). Bu noktalarda yaptığımız şey hep Allah’ın ismini zikretmektir. 5. Safha: Bir gün daimî zikre ulaşırız ve nefsimizi Allah’a teslim ederiz (3. teslim). Nefsimizdeki bütün afetler temizlenir, devamlı hayır kazanan birisi oluruz. 6. Safha: Gene Allahû Tealâ’yı zikrederiz ve ihlâs makamının sahibi oluruz. 7. Safha: Tövbe-i Nasuh’u gerçekleştiririz ve Allahû Tealâ irademizi teslim alır (4. teslim).
Ruhumuzun teslimi Allah’ın garantisi altındadır. Bir tek dilekle (Allah’a ulaşmayı dilemekle) gerçekleşir. Diyeceksiniz ki: “Ey Yüce Allah’ım! Ben de Senin ermiş evliyalarından olmak istiyorum. Benim de ruhumu Sana ulaştırır Yüce Allah’ım. Sana hidayet olmayı bana da nasip et. Ruhumu Sana ulaştırmayı, Senin ermiş evliyalarından biri olmayı bana da nasip kıl.” Bu dilekle Allah bütün insanların ruhlarını Kendisine ulaştırmayı garanti eder ve mutlaka ulaştırır.
İhsanla davranmak, fizik vücut teslimiyle birlikte istisnasız gerçekleşen bir olaydır. Nefsin ve iradenin teslimiyle ise kişi nefsindeki bütün afetlerden kurtulur ve güzel ahlâk tamamlanır. Allahû Tealâ fizik vücudunu teslim eden muhsinleri şöyle tarif ediyor:
3/ÂLİ İMRÂN-134: Onlar (muttekîler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfkelerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları affedenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.
Muhsinlerin fizik vücutlarını teslim edenler olduklarını Yüce Rabbimiz Nisâ-125’te açıklıyor:
4/NİSÂ-125: Ve hanif olarak Hz. İbrâhîm’in dînine tâbî olmuş ve vechini (fizik vücudunu) Allah’a teslim ederek muhsin olan kimseden, dînen daha ahsen kim vardır. Ve Allah, Hz. İbrâhîm’i dost edindi.
Allah’a ulaşma dileği dilden değil, kalpten olmalıdır. Kalpten olduğunu gösteren alameti farika ise zikrinizin artmasıdır. Allahû Tealâ diyor ki:
63/MUNÂFİKÛN-9: Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın. Ve kim bunu yaparsa, o taktirde işte onlar, onlar hüsranda olanlardır.
Allah’ı ne kadar zikrediyorsanız o kadar dünyalık her şeyin önüne geçiriyorsunuz demektir. “Ev mi Allah mı? Çocuklar mı Allah mı? Makam mı Allah mı?” Hepsine “Allah” cevabını veriyorsunuz demektir. Daimî zikre ulaştığımızda nefsimizdeki bütün afetlerin yerini faziletler alır. Faziletler güzel ahlâkın temsilcileridir.
Allah bizlerden beşerî münasebetlerde neyi istiyor? Başkaları için yaşamamızı istiyor. Mevlânâ’nın dediği gibi, kusurları bağışlamakta gece gibi olmamızı, başkalarının hatalarını örtmemizi, kendi hatalarımızı hesaba çekmemizi istiyor. Mutlu edip mutlu olmamızı istiyor. İşte bir insan ne zaman Allah’a ulaşmayı diler, mürşidine tâbî olur, teslimlerini gerçekleştirir ve başkaları için yaşamak şerefine Allahû Tealâ tarafından ulaştırılırsa o, dünyadaki en mutlu insanlardan biridir.
Hepinizin ihsanla davrananlardan olmanızı Efendimizin himmetiyle Yüce Rabbimizden diliyoruz. Allah hepinizden razı olsun.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
DR. ABDULCABBAR BORAN
ALLAH HER İŞTE İHSANI (GÜZEL DAVRANMAYI) EMRETMİŞTİR
Sevgili kardeşlerim, Allah’a sonsuz hamdeder şükrederiz ki mutluluktan bahsetmek üzere bir aradayız. Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) şöyle buyuruyor: Allah her işte ihsanı (güzel davranmayı) emretmiştir. (K: Müslim, Sayd ve Zebâih, 57.)
Allah ile insan arasındaki ilişkilerdeki en köklü hedef, hatta tek hedef mutluluktur. Allahû Tealâ, kâinatta en çok sevdiği varlık olan insanı mutlu olsun diye yaratmış ve bütün kutsal kitaplarını da birer saadet davetiyesi olarak indirmiştir. Mutlu olmanın iki yolu vardır; birincisi zikirle nefsimizdeki hastalıkları temizlemek, ikincisi ise insanlarla ilişkilerimizde mutlu edip mutlu olmaktır.
İslâm güzel ahlâktır. Güzel ahlâkın temelinde ihsanla davranmak, başkalarından yana olmak, diğer insanların elimizden ve dilimizden emin olması vardır. Allah Resûl’ü (S.A.V) Efendimiz şöyle buyuruyor: “Müslüman, diğer müslümanların elinden ve dilinden emin olduğu kişidir.” Peki bu güzel ahlâka nasıl ulaşılır?
Biliyorsunuz, Kur’ân-ı Kerim’e göre insan ile Allah arasındaki ilişkilerde 7 safha ve 4 teslim söz konusudur:
1. Safha: Allah’a ulaşmayı dileriz.
2. Safha: Hacet namazı ile mürşidimizi Allah’tan sorar ve O’nun gösterdiği mürşide tâbî oluruz.
3. Safha: Mürşidimize tâbî olunca ruhumuz vücudumuzdan ayrılır, Allah’a doğru yola çıkar, Allah’a ulaşır ve O’nun Zat’ında yok olur (1. teslim).
4. Safha: Fizik vücudumuzu Allah’a teslim ederiz (2. teslim). Bu noktalarda yaptığımız şey hep Allah’ın ismini zikretmektir.
5. Safha: Bir gün daimî zikre ulaşırız ve nefsimizi Allah’a teslim ederiz (3. teslim). Nefsimizdeki bütün afetler temizlenir, devamlı hayır kazanan birisi oluruz.
6. Safha: Gene Allahû Tealâ’yı zikrederiz ve ihlâs makamının sahibi oluruz.
7. Safha: Tövbe-i Nasuh’u gerçekleştiririz ve Allahû Tealâ irademizi teslim alır (4. teslim).
Ruhumuzun teslimi Allah’ın garantisi altındadır. Bir tek dilekle (Allah’a ulaşmayı dilemekle) gerçekleşir. Diyeceksiniz ki: “Ey Yüce Allah’ım! Ben de Senin ermiş evliyalarından olmak istiyorum. Benim de ruhumu Sana ulaştırır Yüce Allah’ım. Sana hidayet olmayı bana da nasip et. Ruhumu Sana ulaştırmayı, Senin ermiş evliyalarından biri olmayı bana da nasip kıl.” Bu dilekle Allah bütün insanların ruhlarını Kendisine ulaştırmayı garanti eder ve mutlaka ulaştırır.
İhsanla davranmak, fizik vücut teslimiyle birlikte istisnasız gerçekleşen bir olaydır. Nefsin ve iradenin teslimiyle ise kişi nefsindeki bütün afetlerden kurtulur ve güzel ahlâk tamamlanır. Allahû Tealâ fizik vücudunu teslim eden muhsinleri şöyle tarif ediyor:
3/ÂLİ İMRÂN-134: Onlar (muttekîler), bollukta ve darlıkta (Allah için) infâk ederler (verirler) ve onlar öfkelerini yutanlardır (tutanlardır) ve insanları affedenlerdir. Ve Allah, muhsinleri sever.
Muhsinlerin fizik vücutlarını teslim edenler olduklarını Yüce Rabbimiz Nisâ-125’te açıklıyor:
4/NİSÂ-125: Ve hanif olarak Hz. İbrâhîm’in dînine tâbî olmuş ve vechini (fizik vücudunu) Allah’a teslim ederek muhsin olan kimseden, dînen daha ahsen kim vardır. Ve Allah, Hz. İbrâhîm’i dost edindi.
Allah’a ulaşma dileği dilden değil, kalpten olmalıdır. Kalpten olduğunu gösteren alameti farika ise zikrinizin artmasıdır. Allahû Tealâ diyor ki:
63/MUNÂFİKÛN-9: Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaşmayı dileyenler)! Mallarınız ve evlâtlarınız sizi Allah’ın zikrinden alıkoymasın. Ve kim bunu yaparsa, o taktirde işte onlar, onlar hüsranda olanlardır.
Allah’ı ne kadar zikrediyorsanız o kadar dünyalık her şeyin önüne geçiriyorsunuz demektir. “Ev mi Allah mı? Çocuklar mı Allah mı? Makam mı Allah mı?” Hepsine “Allah” cevabını veriyorsunuz demektir. Daimî zikre ulaştığımızda nefsimizdeki bütün afetlerin yerini faziletler alır. Faziletler güzel ahlâkın temsilcileridir.
Allah bizlerden beşerî münasebetlerde neyi istiyor? Başkaları için yaşamamızı istiyor. Mevlânâ’nın dediği gibi, kusurları bağışlamakta gece gibi olmamızı, başkalarının hatalarını örtmemizi, kendi hatalarımızı hesaba çekmemizi istiyor. Mutlu edip mutlu olmamızı istiyor. İşte bir insan ne zaman Allah’a ulaşmayı diler, mürşidine tâbî olur, teslimlerini gerçekleştirir ve başkaları için yaşamak şerefine Allahû Tealâ tarafından ulaştırılırsa o, dünyadaki en mutlu insanlardan biridir.
Hepinizin ihsanla davrananlardan olmanızı Efendimizin himmetiyle Yüce Rabbimizden diliyoruz. Allah hepinizden razı olsun.