Sevgili kardeşlerim, Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha bir aradayız, Allah’ın bizlere ulaştırdığı doyulmaz mutluluğu yaşamak üzere…
Allahû Tealâ El Afuvv’dur; affedenlerin en hayırlısıdır. İnanamayacağınız kadar kolay bir sebeple bütün günahlarınızı affetmeye hazırdır. Hatta bunu iki katına katlayıp günahlarınızı sevaba çevirmeye hazırdır. Sevgili kardeşlerim, şaka etmiyoruz; Kur’ân hükümlerinden bahsediyoruz. “Madem affedecekmiş, affetmesi için ne yapmamız lazım?” diye sormayacak mısınız? Şu dünyadaki en basit şeyi yapmanızı istiyor Allahû Tealâ sizden; Allah’a ulaşmayı dilemenizi…
Belki birçoğunuz diyorsunuz ki: “Ben mi? Birçok günahım var. Öyle kolay kolay namaz kılamam, ibadet de yapamam. Acaba Allahû Tealâ yine de beni affeder mi?” Evet, eder. Kim olursanız olun, hangi günahı işlemiş olursanız olun, Allahû Tealâ sadece kalpten bir dileğiniz karşılığında bütün günahlarınızı affedeceğinin kesin garantisini veriyor. Diyeceksiniz ki: “Ey Yüce Allah’ım! Ben Sana ulaşmayı diliyorum. Bana emanet olarak verdiğin ruhu, dünya hayatını yaşarken Sana ulaştırmak istiyorum.” Bu kadar, bitti. Ama bunu dilden değil, kalpten söylemelisiniz.
Kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah onun üzerine Rahîm esmasıyla tecelli eder. Bakın Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ne buyuruyor: “Sizden hiçbiriniz ameliyle cennete girmez.” Sahâbe soruyor: "Sen de mi ya Resûlullah?" Peygamber Efendimiz cevap veriyor: “Ben de ama Rabbim beni rahmetine gark etmiştir.” Yani Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Rabbim Rahîm esması ile üzerime tecelli etmiştir.” Allah’a ulaşmayı dileyen kişi Rûm-31’e göre takva sahibi olur ve Allah onun üzerine Rahîm esması ile tecelli eder, 7 tane furkan verir ve bu furkanlarla kişinin bütün günahlarını örter.
8/ENFÂL-29: Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.
Örterse ne olur? O kişinin sevapları günahlarından fazla olacağı için gideceği yer Allah’ın cennetidir. Günlük hayatımızda hangi hatayı yaparsak yapalım, nefsimize uyup aynı hatayı tekrar tekrar işlesek dahi mutlaka telafisi olduğunu bilmeliyiz. Her hâlükârda acziyetimizi idrak edip Allah’a sığınmak durumundayız. Bütün problemlerin tek çözüm mercii, Allah’tır. Ancak şeytan, Allah’la aramızın kötü olduğunu düşündürüp O’na müracaat etmeyi unutturmak ister. Oysa nefsi bize veren Allah, günah işleyebileceğimizi de en iyi bilendir. Allah’ın yardımı, Allah’ın rahmeti olmadıkça hiçbir zaman kendi imkânlarımızla pozitif sonuca ulaşmamız mümkün değildir. Bir insan kâinat kadar günah işleyebilir ama Allah’ın affı kâinatı da kuşatmıştır.
Kişi Allah’a ulaşmayı diledikten sonra bir mürşid ihtiyacı hisseder. Hacet namazını kılıp Allah’tan mürşidini sorar ve Allah ona mürşidini gösterir. İrşad makamının önünde yapılan tövbe, kişiyi Allah’ın Kur’ân’da farz kıldığı 4 teslimin (ruhun, vechin, nefsin, iradenin teslimi) her birine ulaştıracak olan temel tövbedir. Günahların örtülmesinin ötesinde mağfireti, yani günahların sevaba çevrilmesini de beraberinde getirir.
Hz. Mevlâna ne diyor: “Gel, gel, ne olursan ol, yine gel! İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol, yine gel. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da, yine gel…” Ne demek istiyor? Tövbesini yüz defa bozan bir insanın muhtevasında işlediği milyonlarca günah vardır. Ama bu kişi mürşidinin önünde tövbesini gerçekleştirdiği zaman bütün günahları sevaba çevrilir. İşte Mevlâna’nın ifade etmek istediği şey bu; yani Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesi. “Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).”
Allahû Tealâ: “Kim tövbe edip nefsi ıslah edici ameller işlerse Allah onların günahlarını sevaba çevirir.” diyor. Nefsi ıslah edici ameller işlenmesi demek, nefs tezkiyesi demektir. Nefs tezkiyesi mürşide tâbiiyetle başlar, mürşidin verdiği zikir dersiyle gerçekleşir.
Allah Resûl’ü (S.A.V) hadîsinde; “Her insan hata eder. Hata edenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir.” buyuruyor. Allahû Tealâ günah işlemeyen değil, günah işleyen ama Allah’tan tövbe-i istiğfarda bulunan bir toplum olmamızı istiyor. Melekler hiç günah işlemezler. Ama nefs sahibi insan Allah’ın emrine uyarak nefsini tezkiye ve tasfiye ederse Allah’ın indinde meleklerin ötesinde bir yere sahip olur. Dolayısıyla hayatımız boyunca, nefsimizi Allah’a teslim edene kadar hata işlemeye devam ederiz. Bu süre içinde pes etmeden sürekli Allah’a müracaat etmeliyiz. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, dilediği anda bütün günahları için tövbe etmiş sayılır ve gideceği yer cennettir.
Dostluğu görebiliyor musunuz? O’nun bir hiçe karşılık sonsuz mutluluğu bize nasıl ikram ettiğini, ne kadar mükerrem olduğunu, kerîm olduğunu, ikram edici olduğunu görebiliyor musunuz? Öyleyse hadi gelin, sizinle beraber Allah’a doğru bir yolculuğa çıkalım. Orada sadece mutluluk var, orada Allah var. Allah hepinizden razı olsun. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden…
www.ibrahimlive.com
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
DR. ABDULCABBAR BORAN
ALLAH AFFETMEYİ SEVER
Sevgili kardeşlerim, Allah’a sonsuz hamd ve şükrederiz ki bir defa daha bir aradayız, Allah’ın bizlere ulaştırdığı doyulmaz mutluluğu yaşamak üzere…
Allahû Tealâ El Afuvv’dur; affedenlerin en hayırlısıdır. İnanamayacağınız kadar kolay bir sebeple bütün günahlarınızı affetmeye hazırdır. Hatta bunu iki katına katlayıp günahlarınızı sevaba çevirmeye hazırdır. Sevgili kardeşlerim, şaka etmiyoruz; Kur’ân hükümlerinden bahsediyoruz. “Madem affedecekmiş, affetmesi için ne yapmamız lazım?” diye sormayacak mısınız? Şu dünyadaki en basit şeyi yapmanızı istiyor Allahû Tealâ sizden; Allah’a ulaşmayı dilemenizi…
Belki birçoğunuz diyorsunuz ki: “Ben mi? Birçok günahım var. Öyle kolay kolay namaz kılamam, ibadet de yapamam. Acaba Allahû Tealâ yine de beni affeder mi?” Evet, eder. Kim olursanız olun, hangi günahı işlemiş olursanız olun, Allahû Tealâ sadece kalpten bir dileğiniz karşılığında bütün günahlarınızı affedeceğinin kesin garantisini veriyor. Diyeceksiniz ki: “Ey Yüce Allah’ım! Ben Sana ulaşmayı diliyorum. Bana emanet olarak verdiğin ruhu, dünya hayatını yaşarken Sana ulaştırmak istiyorum.” Bu kadar, bitti. Ama bunu dilden değil, kalpten söylemelisiniz.
Kim Allah’a ulaşmayı dilerse Allah onun üzerine Rahîm esmasıyla tecelli eder. Bakın Nebîler Sultanı Peygamber Efendimiz (S.A.V) ne buyuruyor: “Sizden hiçbiriniz ameliyle cennete girmez.” Sahâbe soruyor: "Sen de mi ya Resûlullah?" Peygamber Efendimiz cevap veriyor: “Ben de ama Rabbim beni rahmetine gark etmiştir.” Yani Peygamber Efendimiz (S.A.V) diyor ki: “Rabbim Rahîm esması ile üzerime tecelli etmiştir.” Allah’a ulaşmayı dileyen kişi Rûm-31’e göre takva sahibi olur ve Allah onun üzerine Rahîm esması ile tecelli eder, 7 tane furkan verir ve bu furkanlarla kişinin bütün günahlarını örter.
8/ENFÂL-29: Ey âmenû olanlar! Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.
Örterse ne olur? O kişinin sevapları günahlarından fazla olacağı için gideceği yer Allah’ın cennetidir. Günlük hayatımızda hangi hatayı yaparsak yapalım, nefsimize uyup aynı hatayı tekrar tekrar işlesek dahi mutlaka telafisi olduğunu bilmeliyiz. Her hâlükârda acziyetimizi idrak edip Allah’a sığınmak durumundayız. Bütün problemlerin tek çözüm mercii, Allah’tır. Ancak şeytan, Allah’la aramızın kötü olduğunu düşündürüp O’na müracaat etmeyi unutturmak ister. Oysa nefsi bize veren Allah, günah işleyebileceğimizi de en iyi bilendir. Allah’ın yardımı, Allah’ın rahmeti olmadıkça hiçbir zaman kendi imkânlarımızla pozitif sonuca ulaşmamız mümkün değildir. Bir insan kâinat kadar günah işleyebilir ama Allah’ın affı kâinatı da kuşatmıştır.
Kişi Allah’a ulaşmayı diledikten sonra bir mürşid ihtiyacı hisseder. Hacet namazını kılıp Allah’tan mürşidini sorar ve Allah ona mürşidini gösterir. İrşad makamının önünde yapılan tövbe, kişiyi Allah’ın Kur’ân’da farz kıldığı 4 teslimin (ruhun, vechin, nefsin, iradenin teslimi) her birine ulaştıracak olan temel tövbedir. Günahların örtülmesinin ötesinde mağfireti, yani günahların sevaba çevrilmesini de beraberinde getirir.
Hz. Mevlâna ne diyor: “Gel, gel, ne olursan ol, yine gel! İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol, yine gel. Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da, yine gel…” Ne demek istiyor? Tövbesini yüz defa bozan bir insanın muhtevasında işlediği milyonlarca günah vardır. Ama bu kişi mürşidinin önünde tövbesini gerçekleştirdiği zaman bütün günahları sevaba çevrilir. İşte Mevlâna’nın ifade etmek istediği şey bu; yani Furkân Suresinin 70. âyet-i kerimesi. “Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü’min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur’dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm’dir (rahmet nuru gönderendir).”
Allahû Tealâ: “Kim tövbe edip nefsi ıslah edici ameller işlerse Allah onların günahlarını sevaba çevirir.” diyor. Nefsi ıslah edici ameller işlenmesi demek, nefs tezkiyesi demektir. Nefs tezkiyesi mürşide tâbiiyetle başlar, mürşidin verdiği zikir dersiyle gerçekleşir.
Allah Resûl’ü (S.A.V) hadîsinde; “Her insan hata eder. Hata edenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir.” buyuruyor. Allahû Tealâ günah işlemeyen değil, günah işleyen ama Allah’tan tövbe-i istiğfarda bulunan bir toplum olmamızı istiyor. Melekler hiç günah işlemezler. Ama nefs sahibi insan Allah’ın emrine uyarak nefsini tezkiye ve tasfiye ederse Allah’ın indinde meleklerin ötesinde bir yere sahip olur. Dolayısıyla hayatımız boyunca, nefsimizi Allah’a teslim edene kadar hata işlemeye devam ederiz. Bu süre içinde pes etmeden sürekli Allah’a müracaat etmeliyiz. Kim Allah’a ulaşmayı dilerse, dilediği anda bütün günahları için tövbe etmiş sayılır ve gideceği yer cennettir.
Dostluğu görebiliyor musunuz? O’nun bir hiçe karşılık sonsuz mutluluğu bize nasıl ikram ettiğini, ne kadar mükerrem olduğunu, kerîm olduğunu, ikram edici olduğunu görebiliyor musunuz? Öyleyse hadi gelin, sizinle beraber Allah’a doğru bir yolculuğa çıkalım. Orada sadece mutluluk var, orada Allah var. Allah hepinizden razı olsun. Sizleri çok ama çok seviyoruz, kalbimizden…
www.ibrahimlive.com